Tarih Öncesi Avlanma

Tarih öncesi dönemde yaşamış insanların beslenmeleri hakkında en eski bilgilerimiz birkaç milyon yıl öncesinden günümüze fosilleşerek ulaşan iskelet kalıntıları ve bıraktıkları taş aletler sayesindedir. Bu kalıntılara yapılan çeşitli radyometrik teknik incelemelerle tarihlendirme yapılır. Bu incelemeler bizlere nasıl bir doğal çevre içinde yaşadıkları hangi bitki ve hayvanlarla beslendikleri hakkında çok önemli bilgiler verir.

Bu değerlendirmelere göre; evrimsel olarak anatomik değişim süreci boyunca insansılardan ve iki ayağının üzerinde durabilen ama ağaçlardaki yaşamını henüz tamamen terketmemiş ilk atalarımızdan itibaren ilk önce bitkisel gıdalarla beslenildiği bilinmektedir. İki ayağının üzerinde durabilmeyi başarmış ilk insanlar toplayıcılık diye adlandırılan bir besin ekonomisi sürdürmekteydiler. Bu besin stratejisi bitki kökleri, yumruları, yaprakları, çeşitleri kuruyemişleri ve tohumları toplamanın yanında özel avlanma becerisi gerektirmeyen kolayca yakalanabilecek kaplumbağa, kertenkele, kirpi vb hayvanlar ve kuş yumurtalarından oluşuyordu (Özbek, M.2013).

Pliosen Çağ’ın sonlarından yaklaşık 2.5 myö’den başlayıp tüm Pleistosen çağı ve bu çağın tüm Paleolitik insanlık tarihini kapsayarak günümüzden 12.000 yıl öncesine dek devam eden uzun süreçte dünya üzerindeki farklı koşul ve ortamlar içinde insanlar besin edinme yöntemlerinde kültür üretimine bağlı olarak farklı aşamalardan geçmiştir (Arsebük, G. 2012).

Önce çevrelerindeki bitkileri toplarken protein ihtiyacını yakalanması kolay küçük hayvanlar ve bunların yumurtalarından sağlamıştır. Geçen zaman içinde çevresinde bulunan büyük boyda hayvanları (mamut, gergedan, mastadon, büyük boy memeliler gibi) avlayabilme becerisi ve gerekli av silahlarına sahip olmadığı için leş yiyiciliği’ni de toplayıcılığının yanında görmeye başlarız. Bu leş yiyicilik ‘Pasif Leş Yiyiciliği’ olarak tanımlar. Çevrelerinde bulunan leopar, kılıç dişli kaplan, aslan gibi tehlikeli avcıların yediklerinden arta kalanları sırtlanlar onlardan da kalanı yırtıcı akbaba gibi kuşlar yedikten sonra arta kalanları yiyerek protein ihtiyacını gidermiştir. Tüm bunlar olurken henüz ateşi kontrol altına alamamış, bir alet üretebilecek büyüklükte bir beyine sahip olmasını sağlayabilecek proteini elde edememiştir.  

Tarım yapmaya (bitkileri kültüre alıp hayvanları evcilleştirme) başlayana dek 4 aşamalı beslenme ekonomisi görülür;

  • Toplayıcılık
  • Toplayıcılık ve leş yiyicilik
  • Toplayıcılık ve küçük çapta avcılık
  • Toplayıcılık ve geniş çapta örgütlü avcılık  

Gerçek anlamda avcılık yapmaya başlaması ve avladığı hayvan türlerindeki çeşitlilik üretmeye başlayacağı alet teknolojisi ile paralel devam etmiştir. Bunun yanında avcılık doğrudan faunaya bağlıdır (Arsebük, G. 2013).

HOMO HABİLİS’TEN HOMO SAPİENS’E DEK AVCILIK SERÜVENİ

Bugün tartışmasız olarak fosil insanlar arasında ilk alet yapan tür olarak Homo Habilis kabul edilir. Homo Habilis’ten sonra Homo Erectus, ondan sonra Homo Neandertalensis ve sonunda da Homo Sapiens farklı hammaddeler kullanarak çok çeşitli ve çok amaçlı kullanılabilecek aletler üretmişlerdir.

Homo Habilis, yaklaşık 2.6 myö Etiyopya Omo Vadisi ve Tanzanya Olduwai Vadisi’nde bulunan fosillerinin yanında ele geçirilmiş taş aletler, insan elinden çıkmış belli bir tasarıya göre yontulmuş olan ilk aletleri üreten insan olmuştur. Dere yataklarından, lav akıntılarından topladıkları çakıl taşı, kuvartz, kuvartzit ya da çakmak taşlarını yontarak satır biçiminde keskin kenarlı kesici, kazıyıcı, delici aletler yapmışlardır ve bu aletler yaşadıkları vadinin ismiyle ‘OLDUWAİ’ taş endüstrisi olarak tanımlanır (Özbek, M. 2013). Her ne kadar ilk taş aleti üretmiş olsa da henüz karada yaşayan memeli hayvanları direk avlayabilme becerisine sahip değildir. Bu aletleri leş yiyiciliği yaparken elde etmiş olduğu kemiklerin üzerinde kalmış etleri sıyırmak ve kemik içindeki iliği çıkarabilmek üzere kullanmışlardır.

İlk aletin üretiminden yaklaşık 1 milyon yıl sonrasına tarihlenen zamanda yaşamış oldukları anlaşılan yine Habilis’e ait buluntular Kenya’nın Lake Turkana bölgesinde göl kıyısındaki bir kamp alanına aittir. Bu kamp alanında bulunan ve yenilmek üzere parçalara ayrılmış hayvanlara ait 2100 kemik parçası ve 1405 taş alet üzerinde yapılan mikroskobik incelemeler artık kısmen de olsa bilinçli avcılığın yapıldığını göstermiştir. ‘Pebble Culture’ Çay taşı/ Çakıl taşı  adı verilen aletleri yine etleri parçalamak, kemiklerden sıyırmak ve ilikleri çıkarmak için kullanmışlardır. Lake Turkana kamp alanında tüketilmiş besin artıkları arasında derelerden veya gölden tutulmuş olan balık artıkları bulunmuştur. Balık avlamak üzere kullanmış olmaları olası ağaç dallarından yapılmış zıpkın türü aletler, hayvan bağırsaklarından veya bitki liflerinden yapılmış ağlar gibi balıkçılık malzemeleri organik olduğundan günümüze kadar ulaşması mümkün olmamış kültürlerdir.

Ateşi kullanmamış olan Habilis tüm besinlerini çiğ tüketmiştir. Dolayısıyla çene ve diş yapısı sert kabuklu kuruyemişleri kıracak kadar sağlam ve bunun sonucu olarak geniş çene yapısı ve güçlü çene kaslarına, daha büyük sindirim sistemine (mide ve ince bağırsak gibi) ve sonraki türlere göre daha küçük beyin hacmine sahip olmuştur.

İnsanlık, besinini pişirebilecek ateşi kontrol etmek ve daha gelişkin bir alet olan el baltasını üretmek için Homo Erectus’u, profesyonel avcılık için gerekli ok, mızrak ucu, çift yüzeyli el baltası, bola taşı yapabilmek için ise Neandertal’i ve Homo Sapiens’i bekleyecekti. 

Homo Erectus’un ateşi kullanmaya başlayıp aynı zamanda ‘El Baltası’nı üretmesi zihinsel gelişimlerinin bir sonucudur. Ateşin ve el baltasının sağladığı olanaklar sadece Erectus’ların yaşamında etkili olmadı. Uzun bir süreçte insan ırkının fiziksel ve bilişsel değişim ve gelişimini tetikleyip sayılamayacak çok kültür üretimine öncülük etti.

İki tarafı ustalıkla yontulmuş, ucu sivriltilmiş, ergonomik olarak bir elin rahatlıkla kavrayabileceği ‘el baltası’nı üretmiş olmaları Erectus’ları tarihte ilk kez iri otçul memelilerle göğüs göğüse mücadele eden ‘avcılar’ yaptı. El baltası teknolojisi artık insanlara daha çok sayıda ve çeşitlilikte hayvan avlamalarına olanak verdi. Dev bir mamutu bataklıkta tuzağa düşürüp elindeki baltasıyla öldürerek bol miktarda et elde edebiliyordu.           

Bir av silahı olarak kullandıkları el baltasını aynı zamanda avladıkları hayvanın derisini yüzüp, etini parçalara ayırmakta kullanıyorlardı (Özbek, M. 2013). Ateşi kullanan bu ilk tür, parçalara ayırdıkları av etini kamp alanlarına getirip pişirmeye başlayarak besin tüketme alışkanlığında büyük ve müthiş somut ve soyut değişimlerin başlamasına neden oldu. Sadece eti değil aslında besinlerinin çok daha büyük bir kısmını oluşturan bitkisel gıdaları da pişirerek tüketiyorlardı.

Hayvansal ve bitkisel gıdaların pişirilerek yenmesi çok daha fazla protein ve enerji alabilmelerine böylece de beyin hacimlerinin büyümesine sebep oldu. Bununla da kalmayarak piştiği için sindirimi kolaylaşan besinlere uyum sağlayan fiziksel farklılıklar oluştu. Midenin ve ince bağırsağın küçülmesi, diş ve çene yapısında dolayısıyla kafa yapısının şeklinde ve yüz görünümünde de önemli farklılıklara sebep oldu.

Neandertaller, el baltasının yaklaşık 1,5 milyon yıl boyunca aynı şekilde kullanımından sonra yepyeni bir teknik geliştirdi. Avrupa’nın hemen hemen her bölgesinde, Levant’ta, Irak ve Asya-Altay dağlarında yaşadıkları bilinen Neandertaller’in çekirdekten yongalar çıkarması bunlardan yeni aletler üretmiş olmaları ve ateşi kullanmış olmaları besin tedarik etmek konusunda gelişmelerine imkân vermiştir. Her işte kullanılan çeşitli aletler ürettiler; bıçaklar, yan ve uç kazıyıcılar, mızrak uçları, delici aletler. Avlayacakları hayvanlara tuzak kurarak onları bir uçurumdan düşürmüş, uçurum dibinde bu hayvanların derilerini yüzüp, parçalara ayırmış ve hatta bu alanda ateş yakarak onları tüketmiştir (Papagianni, D.- Morse, M.A. 2017). Hayvanları sadece uçurumlara yönlendirdikleri tuzaklarla değil, mağara içlerinde boyu 2 metreyi bulan Mağara Ayısına da tuzak kurarak avlıyorlardı.

Tuzak kurmaları, kendilerinden fiziksel olarak çok büyük ve güçlü hayvanları avlayabilmeleri onların örgütlü, organize avcılık yapan ustalar olduklarını anlatır.

 Homo Sapiens alet üretme teknolojisinde hem teknik bakımdan hem çeşitlilik hem de hammadde farklılığı bakımından büyük fark yaratmıştır. Dilgi teknolojisi olarak adlandırılan yepyeni taş alet üretim teknolojisiyle karada, havada ve suda yaşayan her canlıya özel olarak geliştirdikleri yeni av silahlarını ürettiler. Balıkçılık için olta uçları, zıpkın, kuşların tüylerine zarar vermeyecek kadar zekice düşünülerek tasarlanmış ok uçları, kesici, delici, kazıyıcı aletler ürettiler. Avlanmak için hazırladıkları tuzaklar, derin deniz diplerinde yaşayan canlıların yığınlar halinde bulunan (midye, istiridye) kabukları açık denizlerde avlanabilecek balık türlerini (tuna balığı gibi) tüketmiş olmaları Homo Sapiens’in usta balıkçı da olduğunu ispatlar.

Çok uzaklara fırlatılabilen oklar ve mızraklar kullanan Sapiens’in sadece taş alet değil kemik, boynuz, hayvan dişleri ve ağaçtan da birçok alet üretmişlerdir.

İnsanlık tarihinin %99’unu oluşturan Paleolitik çağlar boyunca üretilen teknoloji insan yaşamını, beslenme alışkanlıklarını, fiziksel özelliklerini değiştirmekle kalmamıştır. Bu uzun süreçteki deneyim ve gelişim tüm canlılar için bambaşka bir maddesel ve zihinsel dünyaya açılan büyük kapı olmuştur.

Serpil Üstün – Çince / Japonca Pff. Turist Rehberi

KAYNAKÇA

Özbek, M. 2013: Özbek, M. ‘Beslenme Kültürü ve İnsan’ 2013, Ankara, Alter Yayıncılık

Arsebük, G. 2012: Arsebük, G. ‘Uzak Geçmişimize Dair Okumalar- Bir Derleme’ 2012, İstanbul, Ege Yayınları

Papagianni, D. – Morse, M.A. 2017: Papagianni, D. – Morse, M.A. ‘Neandertal’ 2017, Ankara Trend Yayınevi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir